Ana içeriğe atla

Siyasi Kurumların Güç Kaynakları

    Siyasi kurumların güç kaynakları kısaca açıklandığında, meşru otoriteyi temsil etmeleri, bütçe yapma hakkı, yetki verme gücü ve halkı temsil etmeleriyle ilgili olarak beş başlık altında incelenebilir.

1) Meşru otoriteyi temsil etme. Bürokrasiyi yönetme, işletme, yönlendirme ve denetleme siyasi kurumların yetkisindedir ve bu yetkiyi demokratik ilke, anayasa ve yasalardan alır.

2) İkinci güç yetkisi para yani bütçe yapma yetkisidir. Bütçe yapma ve vergi koyma yetkisi siyasi kurumların elindedir.

3) Üçüncü güç kaynağı halktır, siyasi kurumlar halkı temsil eder. Siyasi kurumlar, seçmenler, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları ile olan ilişkileri sayesinde siyasi güce sahiptirler. Dolayısıyla halkı en fazla temsil yetkisine sahip kurumdurlar.

4) Siyasi kurumlar, bürokrasi içerisinde yaşanan yetki ve özerklik talepleri, serbestlik elde etme çalışmaları ve bütçe konularında yetkili olan kurumdurlar.

5) Beşinci olarak bürokrasi dışında kendilerine bağlı uzman personel kadrolarına ve bilgi kaynaklarına sahiptirler. Danışman müşavir gibi isimlerle istihdam edilen ve bürokrasi dışında bilgi, uzmanlık ve politika ofisi çalışanlarına literatürde karşı bürokrasiler denir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çevre Tarihi Disiplini

     Çevre tarihi disiplini, 1960’lı ve 70’li yıllar arsında ortaya çıkan ve görece yeni olan bilimsel bir disiplindir. Dünya genelinde daha sık, karmaşık ve büyük ölçekli şekilde görülen çevre sorunlarına, hava ve su kirliliğine, sera gazı salınımına, iklim değişimi ve canlı türlerinin azalması, iklim değişiklikleri gibi tahribatların farkındalığı uluslararası gündeme taşınmıştır.

Organik Dünya Görüşü

     İlkel topluluklar zaman kavramından yoksun oldukları için gelecek kaygısı duymamışlardır. Böyle bir endişenin olmayışı, birikim yapma sahip olma ve elde etme gibi hırslara engel olmuştur. Dolayısıyla ilkel topluluklarda doğa üzerinde tahakküm kurma fikri yoktur. Bu topluluklar için, doğal varlıklara ruh izafe etme ve tapma şeklinde ifade edilen animistik anlayış ve animizm kavramı öne çıkmaktadır. 16. Yüzyılda başlayan ve özellikle bilimsel devrimin etkili olduğu bir sürecin sonunda insan ile doğal çevre arasındaki organik dünya görüşü ortadan kalkmıştır. Modern toplumsal yapıların ortaya çıkmasına ve mekanik bir dünya görüşünün doğmasına yol açan bu süreçte, doğal çevrenin, matematiksel yöntemlerle hesaplanabilen ve dolayısıyla bütün gizemi çözülebilen bir makine olduğu düşünülmeye başlanmıştır.

Hava Kirliliği

     Hava kirliliği, belli bir kaynaktan atmosfere bırakılan kirleticilerin, havanın doğal bileşimini bozarak onu, canlılara ve eşyaya zarar verebilecek bir yapıya dönüştürmesidir. Günümüzde hava kirliliğine sebep olan ve en önemli kirleticiler şeklinde ifade edilen sera gazlarının (karbondioksit, metan, azot vb.) atmosferin doğal yapısında az miktarda bulunması ve canlı yaşamı için bu miktarın gerekli oluyor oluşu unutulmamalıdır. Hava kirliliğiyle ilgili olan ozon tabakası, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, asit yağmurları ayrıca incelenmelidir.